Sağlıklı Zayıflama ve Beslenme – Metabolic Balance – Lazer Epilasyon (Alexandrite Lazer ve Soprano Diod Ütüleme Buz Lazer) – Bölgesel İncelme (Vellashape-Radyofrekans-Kavitasyon-Carboksiterapi-Mezoterapi)- Antiaging (Botoks-Dolgu-İple Yüz ve Boyun Germe-Işık Dolgusu-Kalıcı Makyaj-Medikal Cilt Bakımı-Kimyasal Peeling-Saç Mezoterapisi-Dermaroller)

Archive for Kasım, 2015

SAÇ MEZOTERAPİSİNİN FAYDASI NEDİR?

 

SAÇ MEZOTERAPİSİNİN FAYDASI NEDİR?
 
Hormonal ve genetik saç dökülmelerinde ise bu yöntem destek tedavi olarak tercih edilebilir.
 
Saç gelişimi için gerekli olan eksiklerin giderilmesiyle daha dolgun, hacimli ve parlak saçlara sahip olunur..
 
Saç dökülmesini durdurmaya yardımcı olur
Saç tellerinin hem daha kalın, hem de hacimli, canlı ve uzun ömürlü olmalarını sağlar
Dökülmeye eğilimli saçları güçlendirerek dökülme olasılıklarını düşürür
Zayıf, cılız tüylerin saç tellerine dönüşümüne yardımcı olur
Saçların anagen fazını uzatır
Uyku evrelerinde olan saçların anagen faza geçişlerini hızlandırır
Saçlı deriyi güçlendirir, daha sağlıklı ve uzun ömürlü saç telleri üretmelerini sağlar.
Saçlı derinin beslenmesini artırır. Hasar görmüş bölgenin damarlanmasını arttırarak beslenmesine katkıda bulunur. Daha iyi beslenmiş bu alanlarda daha sağlıklı saç tellerinin oluşumuna yardımcı olur.
Saçlı deride ısı artışı sağlar, kanın göllenmesine sebebiyet verir.
Saç Mezoterapisinin koruyucu ve güçlendirici bir tedavi yöntemi olduğunu asla unutmamak gerekir. Mezoterapi mevcutta zaten var olan saç tellerinin daha kalın , canlı, hacimli ve uzun ömürlü olmalarını sağlamaya yarar. Dökülmeyi engeller.
saç
 

İZMİR ZAYIFLAMA | NUTRA SYSTEM

Doktor ve Diyetisyen Kontrolünde Kişiye Özel Sağlıklı Zayıflama

Pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de şişmanlık prevalansı gitgide artmaktadır. Teknolojinin yaşantımıza getirdiği kolaylıklar sayesinde daha hareketsiz yaşam, artan fast food alışkanlıkları ve düzensiz beslenme şişmanlığın en önemli nedenleri arasında gelmektedir.
Şişmanlığın önlenmesinde, doğru yaklaşım multidisipliner bir sağlık ekibinin (doktor-diyetisyen-hemşire) kontrolüne girmektir.
Hızlı verilen kilolar kas kitlemizi azaltır, metobolizmamızı düşürür. Kısacası sağlımızı bozar. düşen metobolizmayla birlikte verilen klioların  geri alınması kolay olur. Buradan anlamamız gereken; sadece kilo vermek değil, sağlıklı bir hızda ve sağlık kuralları çerçevesinde kilo vermenin gerekliliğidir.
Önemli olan uzman bir ekipten(doktor-diyetisyen)  yardım alarak yeterli ve dengeli beslenme ilkeleri çerçevesinde bir beslenme programı sürdürüp, tüm hayat boyu bu programı bir yaşam tarzı haline getirerek, yaşımıza uygun ideal kiloyu ömür boyu korumaktır.
Yaşımıza uygun sağlıklı kiloya ulaşmak için neler yapılmalıdır?
1- Önce doktor tarafından kişi genel bir muayeneden geçirilmelidir. Muayene sonucuna göre, tespit edilen aksaklıklar ( bazı hastalıklar ve yaşam tarzı v.b.) belirlenmiş olur.
2- Muayene ile tespit edilemeyen bazı vücut değerleri ile ilgili tetkikler istenebilir. (A.K.Ş., kolesterol, trigliserit, üre, ürik asit v.b.)
3- Bilgisayarlı vücut bileşim analizi ile; vücuttaki total yağ, kas, su oranı ve bazal metabolizma enerjisi (yani vücudun dinlenir halde iken harcadığı enerji) ölçümü yapılır.
4- Sağlıklı kiloya ulaşmak için, tespit edilen hastalıkların (varsa) tıbbi tedavisi yapıldıktan sonra, diyetisyen tarafından kilo verme amaçlı kişinin niteliklerine uygun beslenme programlarına geçilir.
şeklinde sıralanabilir.
Kişi günlük yaşamdan kopmadan, sosyal yaşamını kendi koşullarının gerektirdiği gibi sürdürerek ve sağlığını tehlikeye atmadan kilo verebilir. Temel besin grupları arasındaki denge ve günlük harcanan enerji aşılmadan vücudumuz için gerekli gıdalar tüketilebilir. Program sürecinde halsizlik, yorgunluk ve asabiyet  fazla hissedilmez. Günlük mönüde özel yemekler yer almaz. Her zaman ve her yerde rahatlıkla bulunabilecek yiyecek ve yemekler önerilir.  Kilo her hafta diyetisyen tarafından kontrol edilmelidir. Hedeflenen kiloya ulaştıktan sonra kilo koruma programına başlanmalıdır.
Kilo verme ve bunu izleyen kilo koruma programlarının süresi verilmesi gereken kilo, kişinin sağlık durumu ve yaşına göre ayarlanır.
Bölgesel kilo problemleri ön planda ise yukarıdaki uygulamalara ek olarak bazı programlar ilave edilebilir.
http://www.nutrasystem.com.tr/izmir-zayiflama-izmir-diyetisyen-izmir-kilo-verme-izmir-beslenme-kocu/saglikli-zayiflama/

CİLT YENİLEME | ANTI-AGING Botoks | Botox Kullanım Alanları

*Alın bölgesindeki yatay çizgiler,
*İki kaş arasında yer alan ve çatık kaş görünümüne yol açan çizgiler,
*Her iki kaş yan taraflarının yukarı kaldırılması
*Her iki göz yan tarafında yer alan ve yüz yaşlanmasını gösteren çizgiler ve kırışıklıklar (kaz ayağı çizgileri )
*Üst ve alt dudaktaki dikey çizgiler (sigara içimi çizgileri )
*Eller, ayaklar, ve koltuk altındaki aşırı terlemenin tedavisi için Botoks kullanılabilir.
BOTOKS
 

ERKEN DOĞMAK ONLARIN SUÇU DEĞİL! PREMATÜRE DOĞSAN DA YALNIZ DEĞİLSİN.

PREMATÜRE BEBEKLERDE BESLENME TEDAVİSİ

Ülkemizde her yıl doğan 3 milyon bebeğin yaklaşık % 10’ u prematüre doğmaktadır. Bu bebekler, normalde doğması belirlenen haftadan önce doğarlar ve zamanında doğmuş bebeklere göre daha düşük vücut ağırlığında doğarlar. Bu durum, bebeğin yaşaması için risk faktörüdür ancak son yıllarda yenidoğan yoğun bakım alanında oluşan teknolojik gelişmeler, prematüre bebeklerin yaşaması için olanak sağlamaktadır.

17 KASIM

  1. gestasyonel haftasından önce doğan bebeklere prematüre bebek denir. Böyle gelişen doğumlara da prematüre doğum denilmektedir.  Prematüre bebekler doğum ağırlıkları ve gestasyonel yaşlarına (doğum haftası) göre 2 gruba ayrılırlar:

Doğum ağırlıklarına göre:

  1. Düşük doğum ağırlıklı bebekler  (2500 gramdan küçük)
  2. Çok düşük doğum ağırlıklı bebekler (1500 gramdan küçük)

 Gestasyonel yaşlarına göre:

  1. İleri derecede prematüre (gestasyonel yaşı 24-31 hafta)
  2. Orta derece prematüre (gestasyonel yaşı 32-36 hafta)
  3. Sınırda prematüre (gestasyonel yaşı 36-37 hafta)

Prematüre bebeklerde ilk 2 yıl çok önemlidir. Ne kadar erken doğum olursa, bebek o kadar sağlık problemi yaşamaktadır.

Prematüre Doğuma Neden Olan Etmenler: 

  1. Anneye Bağlı Nedenler:

Önceki doğumlarda prematüre doğum olması

Malnütsiyon

Uterus anomalileri

Annenin yaşının 16’ dan küçük, 35’ ten büyük olması

Kronik hastalıklar

Sık doğum yapmak (özellikle 2 yıldan kısa aralıklarla)

Enfeksiyon, travma

Hipertansiyon

  1. Fetal Nedenler:

Malformasyonlar

Çoğul doğum

Çevresel etmenler

Düşük sosyo-ekonomik düzey

Alışkanlıklar (sigara, alkol vs.)

Fazla fiziksel aktivite

vvv

Prematüre Bebeklerin Fiziksel Özellikleri:

. Başın gövdeye oranı normal yenidoğan bebeklere kıyasla büyüktür

. Vücut ısısı düşüktür

. Derialtı yağ dokuları azdır

. Vücut yüzeyi tartıya oranla geniştir

. Ödem vardır

. Genital organlar yetersiz gelişmiştir

. Kulak kıkırdak yapısı yumuşak, kıvrım sayısı azdır

. Kalp atışları hafif, yumuşak ve cansızdır

. 36. Haftadan önce doğan prematüre bebeklerin akciğerinde yeterli miktarda sürfaktan maddesi yapılamadığı için solunum yetersizliği görülür

. Sürekli uyku hali vardır

. Emme refleksleri zayıftır.

Prematüre bebeklerin, zamanında doğmuş veya ideal ağırlıkta doğmuş bebeklere göre besin öğeleri ve kalori ihtiyaçları fazladır.

Anne karnındaki 4-5-6. Aylarda protein birikimi fazlayken son 3 ayda yağ birikimi fazladır. Erken doğmuş bebeklerde bundan dolayı güçsüzlük, çabuk üşüme, gelişememe durumu vardır. Bundan dolayı, prematüre bebeklerin ana enerji kaynağı yağlardır. Protein ve karbonhidratların emilimi yeterli olduğundan enerji sağlanmasında asıl belirleyici olan yağ emilimidir.

Bebeklerin emme- yutma ve nefes alma refleksleri 33. gestasyonel haftada oluşur.  Erken doğmuş bebeklerin en büyük sıkıntısı, bu 3 hareketi aynı anda yapma kapasitesine sahip olamamalarıdır. Prematüre yaşamın ilk günlerinde ortaya çıkan solunum ile ilgili problemler ve sindirim sisteminin tam gelişememiş olması da ağızdan beslenmeyi zorlaştırır. Bundan dolayı bazı durumlarda bebeklere ağızdan beslenme dışındaki beslenme yöntemleri uygulanmalıdır. Anneyi ememeyen bebeklere süt, önceden sağılarak sonda gibi parenteral yöntemlerle de verilebilir.

Prematüre bebek ne olursa olsun ÖNCE kendi annesinin sütü ile beslenmelidir. Anne sütünün içeriği, bebeğin mevcut durumuna göre değişmektedir. Özellikle prematüre bebeklerin yağ ihtiyacı fazla olduğundan, annenin sütünün yağ oranı başlangıçta fazladır.

Zamanında doğum yağan annenin sütü, küçük prematüre bebeklerin kalori, protein, sodyum ve kalsiyum gereksinimini karşılamaz. Prematüre doğum yapan annenin sütü özellikle ilk 2 hafta içinde daha fazla kalori sağlar, sütün yağ, protein ve sodyum konsantrasyonları daha yüksekken laktoz, kalsiyum, fosfor konsantrasyonları daha düşüktür.

Anne sütünün içerdiği enzimler, büyüme faktörleri ve antioksidanlar bebeği bağırsak enfeksiyonlarından korur, vücudunun bağışıklık sistemini arttırır, mide boşalmasını hızlandırır, bağırsak florasını düzenler ve sindirimi kolaylaştırır. Anne sütünün daha az allerjen etkisi olduğu, daha kolay tolere edildiği ve daha az abdominal distansiyon ve nekrotizan enterekolite yol açtığı bilinmektedir.

Anne sütü ile beslenene bebekler daha sağlıklı görme fonksiyonlarına sahip olurlar, ilerideki okul başarıları artar.

Küçük prematüre bebeklerin yalnızca anne sütü ile beslenmeleri büyüme ve gelişmelerine yetersiz katkı sağlar, bundan dolayı anne sütünün zenginleştirilmesi yöntemine başvurulur. Anne sütü zenginleştiriciler (ticari ürünler) kullanılarak annenin sütünün içeriği zenginleştirilir. Bu durum, 34. gestasyonel haftasına gelmiş veya vücut ağırlığı 1800 gram altındaki bebekler için idealdir. Bebek 3-3.5 kg olana kadar kullanılmalıdır. Bu ürünlerin toz ve sıvı (genelde anne sütü miktarının yeterli olmadığı durumlarda) formları vardır. Genellikle 100 ml süte 1 grama ile başlanıp 3 grama kadar çıkartılır. İçerisinde yeterli demir minerali bulunmadığı için 2. aydan itibaren demir desteği de 1 yaşına kadar kullanılmalıdır (prematüre bebekler demir depoları eksik doğarlar) . Anne sütü yok ise bu durumda prematüre bebekler için özel olarak üretilen mamalar kullanılabilir.

Bebek ne kadar erken ağızdan beslenmeye başlarsa o kadar hızlı kilo almaktadır.

Prematüre bebeklere ek gıdalar 4 ile 6. aylarında başlanır.

Prematüre bebeklerin çene kasları tam olarak gelişmediği için emme işlemi esnasında çabuk yorulup uyku moduna geçebilirler. Burada biberonla veya kaşıkla beslenmede işaret parmağı çeneye destek olarak yedirilebilir.

Günde 10-15 gram ve haftada 0.5 cm boy uzaması bebeğin yeterli beslendiğinin işaretidir.

Biberon veya emerek beslenen bebeğin beslenme süresi 30 dakikayı geçmemelidir.

Asıl amaç, erken doğan bebeklerin ilk 2 yıl içerisinde büyüme ve gelişme hızını yakalamalarıdır.

ANNE SÜTÜ;

6 aya kadar derin dondurucuda, buzlukta 1 aya kadar, buzdolabı rafında 24 saate kadar, oda sıcaklığında ise 8 saate kadar saklanabilir.

Isıtılmaz.

Bebeğe verilmeden 1-2 saat önce oda sıcaklığında veya bein-marie yöntemiyle ılıtılır.

ANNE SÜTÜ HAYAT KURTARIR !

BALIK TÜKETMENİZ İÇİN 10 NEDEN

7’den 70’e herkesin tüketmesi gereken bir besin olan balık birçok vitamin, mineral, yağ ve protein içeriği ile değerli bir besindir.

fishing-148090_1280

İşte size balık tüketmeniz için 10 neden:

1. Balık, kalp-damar sağlığını korur, kardiyovasküler hastalıkların gelişme riskini azaltır.

2. Balık, damarları temizler.

3. Balık, kan basıncını dengeler.

4. Balık, kandaki trigliserit seviyesini düşürür.

5. Balık, esansiyel birçok besin öğesini içerir.

6. Balık, beyin gücünü arttırır ve bunama, hafıza kaybı gibi bilişsel sorunların görülme riskini azaltır.

7. Balık, depresyona karşı savaşır.

8. Balık, cilt sağlığı için vazgeçilmezdir.

9. Balık, eklem rahatsızlıklarını hafifletmektedir.

10. Balık , göz sağlığı için gereklidir.

* Haftada 2-3 gün, omega 3 yönünden zengin deniz balıkları tercih edilmelidir.

Balık, %67,5 oranında protein içerir. İçerdiği proteinin vücut tarafından emilimi yüksektir. Yara iyileşmesi, doku onarımı, büyüme ve gelişme için gerekli olan proteini sağlar. Ayrıca Uzun Zincirli Çoklu Doymamış Yağ Asitleri ‘nden (PUFA) de zengindir. Bu özelliği ile yüksek bir omega 3 kaynağıdır. Omega 3 yağ asitleri, bir çeşit doymamış yağ asididir ve yukarıda sayılan maddelerin vücutta gerçekleşebilmesini sağlar. Omega 3’ ün içerdiği EPA ve DHA gibi yağ asitleri de hem beyin gelişimi hem de hastalıklardan korunma görevini üstlenirler.

Balık, A vitamini (retinol form), D vitamini, B grubu vitaminleri (B1, B2, B3, B6, B12), kalsiyum, demir, çinko, potasyum, iyot, selenyum, fosfor gibi vitamin ve mineraller yönünden de zengindir. İçerdiği vitamin ve mineraller özellikle; kemik gelişimine, saç sağlığına, insülin hormonu yapımına, tiroit hastalıklarının engellenmesine (özellikle guatr), kanın normal kıvamında olmasına yardımcı olurlar.

DİKKAT: Tüketilecek balığın gözlerinin parlak, lekesiz, dışa bombeli olmasına, derisinin taze olmasına dikkat edilmelidir. Solungaçları kırmızı-pembe, pulları ve yüzgeçleri diri, derisi parlak ve gergin olmalıdır.

ÖNEMLİ NOT: Balık, kızartılmamalıdır. Izgara, fırın veya kendi suyunda pişirilebilir.

http://www.nutrasystem.com.tr/2015/11/09/balik-tuketmeniz-icin-10-neden/